Tunus’ta, Cumhurbaşkanı Kays Said’in çağrısıyla 25 Temmuz’da yapılması planlanan Anayasa referandumu başkent Tunus’ta protesto edildi.
Basında çıkan haberlere göre, Tunus’ta meclisi fesheden Cumhurbaşkanı Kays Said’in çağrısıyla 25 Temmuz’da yapılması planlanan Anayasa referandumuna tepki olarak başkentte protesto gerçekleştirildi. Polis, içlerinde çok sayıda parti temsilcisinin de yer aldığı eylemcilerin „Yüksek Seçim Kurulu“na yürümesini engelledi.
Tunus Emekçileri Partisi, Cumhuriyetçi Parti, Demokratik Akım, Tekettül Partisi ve Kutup Partisi’nin çağrısıyla bir araya gelen çok sayıda kişi kişi, “Özgürlük, özgürlük, polis devleti bitti”, “Korku yok, hükümdar halk” gibi sloganlar atarak, „Yüksek Seçim Kurulu“ binasına doğru yürüdü.
Polis, demir bariyerler kurarak ve göz yaşartıcı gaz bombalar kullanarak protestocuların binaya ulaşmasına engel oldu.
‘Referandum sonuçlarında sahtecilik yapmak’
Tunus Emekçileri Partisi Genel Sekreteri Hamma Hammami eylemde yaptığı konuşmada, protestoyu Yüksek Seçim Kurulu binası önünde yapmak istediklerini, bu kurulun tek hedefinin referandum sonuçlarında sahtecilik yapmak olduğunu söyledi.
“Said’in izlediği yol, tüm kurumları ve özgürlükleri işlevsiz bırakma ve kendisini Tunus’un yeni diktatörü yapma amacını taşıyor” diyen Hammami, polisin kendilerine saldırdığını bunun da rejimin çirkin yüzünü gösterdiğini ifade etti.
Tekettül Partisi yetkililerinden Halil ez-Zaviye ise, gösteri barışçıl olmasına rağmen polisin şiddetine maruz kaldıklarını ve Yüksek Seçim Kurulu binasına gitmelerine izin verilmediğini dile getirdi.
‘Said tek adam diktatörlüğünü yeniden inşa etme yolunda’
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, tek adam diktatörlüğünü inşa etmeye yönelmiş durumda.
Said 25 Temmuz’da parlamentoyu askıya almış, hükümeti feshetmiş ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmıştı. 22 Eylül’de de bakanlar kurulunu parlamentoya değil kendisine karşı sorumlu kılan bir kararnameye imza atmıştı.
Son olarak ise, Müslüman Kardeşler’in izdüşümü El Nahda’yı „siyasi cinayetlere yeşil ışık yakmakla“ eleştirdikten bir süre sonra öldürülen Şükri Belaid ve Muhammed Brahimi’ye yönelik suikastlar dahil önemli soruşturmaları savsakladığı, iktidara yakın isimleri koruduğu ve giderek siyasallaştığı eleştirileriyle karşılaşan Yüksek Yargı Konseyi’ni 7 Şubat’ta feshedip 5 gün sonra geçici bir konsey oluşturdu. Ayrıca hakimlerin grev yapması ya da mahkemelerin işleyişini bozacak eylemlerde bulunmasını yasakladı. „Yargıçların terfilerini veto etme ve mesleki yükümlülüklerini yerine getiremeyenlerin görevden alınmasını isteme“ yetkisini kendisine bağladı.