
Yunanistan’ın başkenti Atina’da radikal sol muhalefetin kalelerinden biri olarak tanınan Eksarheia Meydanı son haftalarda yoğun bir devlet terörüne hedef olmuş durumda
ALINTERİ– Yunanistan’ın başkenti Atina’da radikal sol muhalefetin kalelerinden biri olarak tanınan Eksarheia Meydanı son haftalarda yoğun bir devlet terörüne hedef olmuş durumda.
Temmuz başında yapılan genel seçimleri kazanarak işbaşına gelen sağcı Yeni Demokrasi Partisi hükümeti, 2. Dünya savaşından bu yana işbaşına gelen bütün gerici hükümetlere ve faşist albaylar cuntasına karşı direnişiyle ünlü bu meydanda “devlet otoritesini hakim kılma” iddiasında. İçişleri Bakanlığına ve yardımcılığına atanan tescilli faşistler tarafından bu amaçla oluşturulan özel polis kuvveti günlerden beri bölgede terör estiriyor, evsizlerin ve göçmenlerin yaşadığı işgal evleri boşaltılıyor, kadınlar polisin cinsel tacizine uğruyor. Son iki haftadır neredeyse her gece yaşanan irili-ufaklı çatışmalarda bugüne dek onlarca insan yaralandı, onlarca da gözaltı var. Polis her seferinde yoğun gaz bombası ve plastik mermi kullanıyor.
Yıllardan beri Eksarheia ve çevresindeki sokaklarda yaşayıp faaliyet yürüten, dernek binaları, lokal ve cafeleri o bölgede bulunan sol ve anarşist güçlerin 29 Ağustos’ta yayınladıkları ortak açıklamaya yer veriyoruz:
Devlet şiddetine karşı direniyoruz!
Devlet ve kapitalizm, temel özgürlükleri, emeği ve (doğal) kaynakları hedef almaya devam ediyor. Son yıllarda bu özgürlüğe en şiddetli saldırıları, ezilen ve sömürülenlerin kitlesel yoksullaştırılması oldu. Aynı süreçte, yaygınlaşmış sosyal direniş ve dayanışma hareketi yaratıldı. Halk, konut altyapıları, sosyal tedavi merkezleri, ortak mutfaklar, parklar gibi öz örgütlülük alanları yarattı. Ekonomik ve politik kötüye gidişe rağmen hareket güçlü bir sosyal zemin yarattı ve deneyim biriktirdi. İşgaller, politik gruplar, taban örgütlenmeleri, meydan ve mahalle toplantıları sayesinde, güçlü sosyal bağlarla mücadele toplulukları kurduk. Bu topluluklar aynı zamanda eleştirel bir gözle topluma yöneldiler. Devlet baskısına, kapitalist çıkarlara ve faşist saldırılara karşı özgür alanları savunmak ve genişletmek için zaman zaman karşı-şiddete de başvuruldu. Bu hareket, dayanışmanın ve seferberliğin ısrarla kriminalize edilmek istenmesine rağmen çeşitlilik ve coşku içinde büyümektedir.
Bu sosyal-sınıfsal çatışma bağlamında, 26 Ağustos Pazartesi günü devlet, polis güçleriyle Exarchia’yı ele geçirdi ve dört işgal evini boşalttı. Bunlardan ikisi göçmen eviydi -Transito ve Spiri Trikoupi 17. Polis tarafından yakalanan 144 göçmen, ikinci kez ikamet ettikleri yerlerden zorla alınıp devletin tutuklama merkezi dediği yerlerde tecrit edildiler. Tahliyeler ayrıca, konut ve politik işgal evi olan Assimaki Fotila ve 3 kişinin tutuklandığı Gare işgal evinde de sürdürüldü. Sonraki günlerde polis Strefi tepesinden evsizleri kovdu, eşcinsel bir çifti dövdü, anarşist göçmenlerin işgal evine ve K ‘BOΞ’nin sosyal alanına saldırdı.
Hareket, bu saldırılara toplantılar, eylemler ve gösterilerle yanıt verdi. Bu bastırıcı operasyonlar, mültecileri hedeflemiştir. Onlar, toplumda en fazla ezilmiş olanlar; çünkü yasadışı kabul ediliyorlar. ‘Yasadışı’ olarak kabul edilirseniz sağlığa ve eğitime erişim hakkınız yoktur, çalışma koşulları genellikle kölelik düzeyindedir.
Birçoğu, hayatta kalmak ve direnmek için öz örgütlenme ve dayanışmacı yapıları seçer. Yerel ve uluslararası güçlerle topluluklar kurar, görünürlük talep ederler; dolayısıyla ekonomik ve politik egemenler için doğrudan bir tehdit oluştururlar. Onlarla birlikte inşa ettiğimiz dayanışma, göçmenleri manipüle eden ve onların sorunlarını paraya tahvil eden NGO’ların insani yardımının tam tersidir. Gerçek dayanışma, sınırlardaki ölümlerin üstünü örten ve toplama kamplarındaki vahşi koşulların sorumlusu olan devletin “insancıllığı” ile çelişmektedir.
Tutuklular yeterli tıbbi bakım alamadıkları için ölümcül hastalıklardan muzdariptirler. Bu toplama kampları temel hijyenden yoksundur; insanlar tahta kurularıyla, sefil yiyeceklerle yaşar ve çoğu zaman Yunanistan ve Avrupa topraklarından kaçmaya zorlamak için dövülürler. Göçmenleri yaşamayı seçtikleri yerlerden sürmek, onurlarını ve özerkliklerini baltalıyor. Bu kampların daha güvenli ve sağlıklı olması bahanesi, utanmaz bir devlet yalanı, gerçeğin mutlak bir şekilde tersyüz edilmesidir.
Bu yıllar boyunca dayanışma hareketi, göçmenlerin doğrudan ihtiyaç ve isteklerine cevap verdi. Hareketin en önemli başarısı, farklı kökenlere sahip insanların eşitlik ve arzu ettiğimiz özgürlük dünyasını yansıtan projeler yaratmak için kollektif bedenler oluşturmasıdır. İşgaller, sosyal ilişkilerin devlet kontrolünden ve ekonomik dışlanmadan kurtulabileceği özgürlük alanlarıdır. Bu alanlar milliyet, cinsiyet ve diğer sistematik ayrımcılıkların üstesinden gelir, konut-kira soygunundan kurtulma ve ücret sömürüsü gibi temel ihtiyaçlara cevap verir. Kitlesel zorunlu göç zamanlarında, kapsayıcı ve aktif alanlar yaratarak binlerce insana barınma sağlar, umut verir.
Diğer taban örgütlülükleriyle işbirliği içinde gerçekleştirilen işgaller, mahalleleri ve kamusal alanları, kurumsal ve siyasi iktidardan korumaktadır. “Yeni Demokrasi” nin politik gündemi Syriza’nin politikasının bir devamıdır. Exarchia’yı kuşatmayı ve yerli-yabancı sermaye için kolayca sömürülebilir bir alana dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Sonuç çevrenin daha fazla sömürülmesi, tahrip edilmesi ve semtlerin turist tüketim alanlarına dönüştürülmesidir. Sakinleri yerinden eden, gayri resmi bir “sosyal temizlik” gerçekleştiren kentsel alanın zorla soylulaştırılmasıdır. Kamusal alanın militarizasyonu, savunmak için ayaklananların hapsedilmesi, bu politikanın uygulanması için esastır ve göçmenlerin, işçilerin, öğrencilerin, işsizlerin, kadınların ve LGBTİ bireylerin bastırılmasıyla sonuçlanır.
“Yeni Demokrasi” nin ilk hamlelerinden kimileri, ıslah sistemini ve göçmenlik bakanlığını polis teşkilatı altında birleştirmek oldu. Aynı zamanda, devletin baskıcı ordusunu genişleten polis gücüne 1.500 yeni polis aldılar. Mücadele araçlarını daha da kriminalize ettiler ve sosyal sınıf mücadelesi için üniversite özerkliğini kaldırdılar. Syriza’nın eritip parçaladığı mücadeleler, “Yeni Demokrasi”nin yükselişi ile gördüğümüz daha yetenekli ve totaliter bir devletin yolunu açtı.
Polis ve devlet baskısına karşı ortak bir cepheye yönelik çabalarımızı güçlendirmek için burada ve yurtdışında, tüm mücadele insanlarına -isyancılara, işgalcilere, kollektiflere ve bireylere- çağrımızdır.
Öncelikli hedefimiz, işgalleri ve sosyal kazanımlarımızı devlete ve sermayeye karşı korumaktadır. Mücadelenin herhangi bir iktidar rejimi tarafından içinin boşaltılmasına izin vermeyelim! Var olan öz-örgütlü yapıları genişletelim ve sınıfsal ve toplumsal mücadeleleri yükselterek yenilerini yaratalım.
Baskıcı güçleri ezmenin, sistematik medya propagandasını boşa çıkarmanın ve ezilenler mücadelesini ortaya koymanın zamanıdır!
İşgaller ve tüm mücadele alanlarıyla dayanışma!
Yerel göçmenlerle birlikte mücadele ediyoruz!