Manşet
Almanya’da ırkçı ‘güvenlik paketi’
Merkezi koalisyon hükümetinin hazırladığı yasa paketi Federal Parlamento tarafından 18 Ekim’de kabul edildi
Ekim ayı ortasında, uzun tartışmalar ve Federal Hükümet’in yoğun baskısı sonucunda Federal Parlamento “güvenlik paketi”ni kabul etti.
23 Ağustos’ta Solingen’de düzenlenen saldırının ardından koalisyon hükümeti tarafından gündeme getirilen ve 18 Ekim’de kabul edilen yasa paketinin “güvenlikle ilgili” bir bölümü ise Federal Konsey (Bundesrat) tarafından “yetersiz” bulunarak reddedildi.
Mannheim ve Solingen’deki saldırılara “bir tepki olarak gündeme getirildiği” iddia edilen yasa paketi, kamuya açık etkinliklerde bıçak kullanımına genel bir yasak getiriyor.
“Sosyal yardımlar” kesiliyor
Öte yandan, mülteciler, başka bir AB ülkesine sınır dışı edilmeleri durumunda hiçbir “sosyal yardım” alamayacaklar.
Ayrıca yasa, “güvenlik birimlerinin belirli durumlarda internet üzerinden elde edilen verilerle biyometrik verileri karşılaştırmasının” önünü açıyor. Ancak bunun için bir “terör soruşturması”nın söz konusu olması ve Federal Kriminal Dairesi Başkanı’nın bir mahkemeden izin alması gerekecek.
Sadece mültecilere yönelik bir saldırı olmakla kalmayan ve Almanya’da “yasal olarak çalışmalarına izin verilmeyenlerin sosyal yardımlarını” da kesen bu paket, aynı zamanda kişisel haklarımıza ve verilerimize saldırmaya ve polis-istihbarat gözetimini genişletmeye yönelik yeni bir girişimdir. Bu son nokta, yani “güvenlik paketi”nin ilgili kısmı Federal Konsey (Bundesrat) tarafından reddedildi. Ancak bunun nedeni Bundesrat’ın “temel kişisel haklara” çok önem vermesi değil, taslağın CDU/CSU için yeterince “sert” bulunmaması.
Federal Konsey’de Bavyera ve Berlin temsilcileri bu planlara karşı olduklarını ifade ettiler. Bavyera Eyalet Başbakanlık Dairesi Başkanı Florian Herrmann (CSU), “güvenlik makamlarının biyometrik verileri sadece en ciddi suçlar söz konusu olduğunda internet üzerinden karşılaştırabileceğini” belirterek uygulama kapsamının genişletilmesi gerektiğine işaret etti.
Sınır dışı süreçleri hızlandırılıyor
Yasanın güvenlikle ilgili bu bölümünü reddeden Federal Konsey, mültecilerin hızlı bir şekilde sınır dışı edilmesi, verilen yardımların kesilmesiyle ilgili diğer bölümünü ise kabul etti. Buna göre Dublin II anlaşması kapsamında “başka bir Avrupa ülkesinin sorumluluğunda olan sığınmacılar”, ülkeyi terk etmeleri yasal ve fiili olarak mümkünse, devletten aldıkları sosyal yardımlarından mahrum bırakılacak. Böylece ilk ayak bastıkları AB ülkesine gitmeleri zorlanacak.
Mannheim ve Solingen’da yaşanan saldırılar, federal hükümetin kendi gündemini dayatması için bir fırsat oldu. Hem Başbakan Scholz hem de İçişleri Bakanı Faeser (her ikisi de SPD’li) “faillerin kınanması ve ailelere başsağlığı dilenmesiyle” aynı anda göçmen karşıtlığında daha sert yaptırımlar ve hızlandırılmış sınır dışı etme politikalarını açıkladılar. Şimdi de zaten giderek daha da “sağa kayan” havayı körüklemek için bu vaatlerini yerine getiriyorlar. Bir yandan ırkçılığı ve göçmen düşmanlığını kışkırtarak bunu daha fazla polisiye gözetim-denetim oluşturmak için kullanırken, diğer yandan, savaş ve silahlanma politikalarına hız veriyorlar.
Sınırlardan bin kişi geri itildi
Öte yandan, Almanya’da “iç güvenliğin artırılması ve düzensiz göçle mücadele için” batı ve kuzey sınırlarında da kontrollerin başlamasından bu yana bin kişinin ülkeye girişine izin verilmedi. Rhenisiche Post gazetesinin İçişleri Bakanlığı’nın bir soru önergesine verdiği yanıta dayandırdığı haberine göre, 16 Eylül ile 20 Ekim tarihleri arasında Federal Polis tarafından yaklaşık bin 700 “izinsiz giriş tespit edildiği” belirtildi.
İçişleri Bakanı Nancy Faeser’in kararı ile 16 Eylül’den itibaren Fransa, Lüksemburg, Belçika, Danimarka ve Hollanda sınırında da kontroller uygulanmaya başlanmıştı. Böylelikle Schengen Bölgesi’nde olmasına rağmen Almanya’nın bütün kara sınırlarına kontroller getirilmişti. Almanya’nın Polonya, Çekya ve İsviçre sınırında Ekim 2023’ten beri, Avusturya sınırında ise 2015 yılından beri kontroller yapılıyor.