GENÇLİKİŞÇİ SINIFI
Bugün günlerden Ethem!..
Bugün Gezi, bugün isyandayız!..
İstanbul ve Ankara sokakları iki gündür hınca hınç dolu… Gözler İstanbul Taksim’de, binlerin yüreği Taksim’de atıyor. 30, 31 Mayıs ve 1 Haziran Gezi Parkına iş makineleri girmiş ağaçları yıkıyor. Üç-beş genç nöbete başlıyor, “parkı yok edemezsiniz, ağaçları kestirmeyiz” diyorlar. Bütün kanallarda gösteriliyor Gezi Parkı.İş makinelerinin önünde Sırrı Süreyya Önder, gençlerin sesine ses katıyor.
Binlerin kalbi Taksim’de atıyor. Ve sokaklar, köprüler, caddeler akın akın insan seli olmuş Taksim’e Gezi Parkına akıyor. Polis saldırıyor. Yaralananlar, gazdan etkilenenler oluyor. Ama sokaklar boşalmıyor; gönüllü sağlık ekipleri yaralananlara yardım ediyor. Birileri ellerinde biber gazına karşı hazırladıkları solüsyonlarla dolaşıyor, yardıma ihtiyacı olanlara yardım ediyor.
1 Haziran saat 15:00, Taksim İstiklal’deyiz ..Yüreklerimiz en hızlı tempoda atıyor. Çünkü dün (31 Mayıs’ta) Taksim Gezi Parkı’na çağrı yapıldı. “Herkes bulunduğu yerden saat 15:00’de Taksim’e yürüsün, ne olursa olsun Taksim Meydanı’nı ve Gezi Parkı’nı binlerle dolduracağız” denildi.
Ve saat 15:15… 15 dakika önce sokaklar bomboşken birden binlerce insan Taksim’e, Gezi Parkı’na giriyor. Heyecan, coşku, ıslıklar, alkışlar durmuyor. İstiklal Caddesi’ne bakıyorum insan selinin sonu gözükmüyor. Her taraftan Gezi Parkı’na akıyor insanlar.
Ankara da iki gündür hareketli. 31 Mayıs’ta kitleler her yerden Kızılay’a akıyor. Kızılay’a çıkan ara sokaklarda çatışmalar oluyor; yaralananlar, gazdan etkilenenler var ama sokaklar boşalmıyor. Herkes birbirine yardım ediyor, sokaklarda barikatlar kuruluyor. Ateşler yakılıyor. Bir taraftan da İstanbul’dan gelen haberleri paylaşıyorlar megafonlarla. Gelen bilgiler her an her dakika kitleye ulaştırılıp mücadele çağrısı yapılıyor Kızılay civarında. Gün geceye evriliyor. Sokaklarda barikatlar, barikatlarda ateşler yakılıyor.
Ve 1 Haziran…
Kızılay’a çıkan Ziya Gökalp Caddesi… Kitleler coşkulu, hedef Güvenpark. Polis saldırıyor, kitle çatışıyor. Kitleyi Kızılay Güvenpark’a yönlendirip polis barikatını yarmak gerekiyor. Ethem yanındaki yoldaşına, “kitleye ajitasyon konuşması yapmak lazım ama ben yapamam. Çık şu çöp konteynırının üzerine, konuş” diyor. Yoldaşı çıkıyor, İstanbul’dan bilgileri paylaşarak İkitlelerin Gezi Parkı’na akın ettiğini, polisin geri çekilmek zorunda kaldığını, Taksim 1 Mayıs Meydanı’nın özgürleştirildiğini ve Gezi Parkı’nda yıkımın durdurulduğunu megafonla anlatıyor. Arkasından, “arkadaşlar, Güven Parka yürüyoruz, durmuyoruz!..” diyor. Kitlenin en ön saflarında Ethem, yoldaşları ve dostları barikata ilerliyor. Sloganlar atılıyor, konuşmalar yapılıyor. İlerleme devam ediyor. Bir ara polislerin ellerindeki kalkanlar alınıyor. Güven Parka giriliyor. Polisler geri çekiliyor, kitle Güvenpark’ta…
Fakat polis saldırısı durmuyor. Gaz, plastik mermi, TOMA’larla tazyikli su, ilaçlı su, akrepler… Ama Ankara’da Güvenpark insanlarla dolu. Kitlenin en önünde Ethem ve yoldaşları, polisle çatışma hala devam ediyor. Polis panik halinde, bütün saldırganlığına rağmen püskürtemediği isyancıların kararlılığı karşısında sürekli geriliyor ve o anlarda.. İçlerinden biri, gerçekte nasıl korkak ve kişiliksiz bir yaratık olduğu mahkeme süreçlerinde açığa çıkan tetikçi Ahmet Şahbaz koşarak geri dönüyor. Emri önceden almış. “Korkma” denmiş. “Devlet arkanda, Erdoğan arkanda…” Bu teşviklerden cesaret alan korkak yaratık “kahraman olma” peşinde…Silahını doğrultuyor. Tam üç kez, üç kez ateşliyor. Ethem yerde, alnından akan kanlar düştüğü yere yayılıyor. Katil polis aynı hızla geri dönüp bulunduğu polis gurunun içine giderken “ Çektim sıktım üç tane…” diye böbürleniyor. Peruk ve gözlük takarak kendini gizlemeye çalıştığı mahkeme süreçlerinde ise o “kahramanlıktan” eser yok… Ağlıyor, sızlıyor, yalvarıyor, inkar ediyor…
Saat 17:30 Ethem yerde, Düştüğü yer kana boğuluyor. Yanındaki yoldaşı İsmail Kızılçay beklemediği bu olay karşısında şaşkınlık içinde ambulans çağırıyor. Birileri bağırıyor “vuruldu, Ethem vuruldu” diye.. Biri gömleğini çıkarıp Ethem yoldaşın alnına bastırıyor. Ambulans geliyor, Ethem ağır yaralı, Ethem kendinde değil, Ethem duymuyor. İsmail yoldaş yanında, kendini duyması, konuşması, görmesi için çırpınıyor ama yok, Ethem duymuyor. Ses vermiyor. Ethem ağır çoook ağır yaralı Ankara Numune Hastanesine getiriliyor.
Bugün günlerden Ethem. Gün akşama evriliyor. Saat akşama yaklaşıyor. Güven Park’a kitleler ilerliyor, ilerliyor. Biz vurmakla bitmeyiz, öldürmekle yok olmayız. Yine Ethemler, yine Mavişler, yine İsmailler olacağız.
Bitiremezsiniz biliyorsunuz. Ve korkmalısınız.
alınteri.org